23 Kasım 2009 Pazartesi


Klonlama, canlı bir hücrenin genetik maddesinin kullanılarak, o canlının kopyalanmasıdır. Canlı bir hücreden yola çıkılır ve biyolojik bir süreç laboratuar ortamına taşınarak yapay yöntemlerle tekrarlanır. Yani ortada evrimin temel iddiası olan "tesadüfi" bir süreç ya da "cansız maddenin canlanması" gibi bir durum yoktur. Canlıların klonlanması (kopyalanması) gibi bir bilimsel gelişme için "evrimi destekler mi?" şeklinde bir sorunun sorulması ya da akla gelmesi bile aslında çok önemli bir gerçeği gösterir. Bu gerçek, evrimcilerin savundukları teoriyi halka benimsetmek uğruna ne denli ucuz propagandalara başvurduklarıdır. Zira evrim teorisini ilgilendiren bir yönü olmadığı için, "kopyalama" konusu, hiçbir profesyonel evrimci tarafından konu edilmez. Oysa her ne pahasına olursa olsun, körü körüne evrimi savunmaya çalışan, özellikle de bir kısım yerli medya kuruluşlarında odaklanmış çevreler, böylesine ilgisiz bir konuyu bile evrim propagandasına dönüştürmeye çalışırlar.

Canlıların Kopyalanması Ne Demektir?

Kopyalama işlemi için kopyalanması planlanan canlının DNA'sı kullanılır. Canlının bir hücresinde bulunan DNA mikroskop altına alınır ve o türden başka bir canlıya ait bir yumurta hücresinin içine yerleştirilir. Hemen ardından şok uygulanır ve yumurta hücresinin bölünmeye başlaması sağlanır. Bölünmeye devam eden embriyo, aynı türden herhangi bir canlının rahmine yerleştirilir ve gelişip doğması beklenir.

Dolly Denemesi

Adını Amerikalı ünlü bir şarkıcının isminden alan ilk klonlanan canlı olan koyun Dolly'nin klonlandığı deneyde, aslında birbirinden farklı genetik özelliklere sahip 3 ayrı koyun söz konusuydu. A koyunundan alınan hücre çekirdeğindeki genetik bilgi B koyunundan alınan ve çekirdeği boşaltılmış hücreye nakledildi. Çekirdeği ve hücre yapısı ayrı koyunlardan alınan bu hücre küçük elektrik akımları altında bölünmeye zorlandıktan sonra bölünen hücreler C koyununa nakledildi. Bu koyundan doğan yavru da tamamen A koyununun genetik kopyası olarak dünyaya geldi. Bu koyun, yani Dolly laboratuar ortamlarında babasız dünyaya gelmiş ilk memeli canlıydı. Peki, Dolly laboratuar ortamlarında tamamen bilim adamlarının beceriyle ortaya çıkmış bir canlı mıydı? Şüphesiz hayır. Çünkü bu işlem sırasında kullanılan bütün biyolojik materyaller, hücre, hücre çekirdeği, hücre zarı, mitokondri, DNA gibi canlılığın hayati bütün parçaları, hazır şekilde bir canlıdan alınıp diğer canlıya nakledilmiştir. Bu canlılığın cansız maddelerden ortaya çıkması değil canlı bir varlığın canlı başka bir varlığa teknolojik imkanlar da kullanılarak hayat vermesidir. Bu durum, aslında canlılarda devamlı olarak gerçekleşen bir üreme tarzıdır. Örneğin çilek, patates gibi bitkiler ve karınca, arı, kertenkele gibi canlılar çok benzer bir şekilde ürerler. Bir sonraki nesil bir önceki neslin tüm özelliklerini kendi hücrelerinde taşır.

Kopyalamanın Neden Evrimle İlgisi Yoktur?

Kopyalama ve evrim kavramları tanım olarak tamamen farklıdır. Evrim teorisi, cansız maddenin tesadüfler sonucu canlılığı oluşturduğu iddiası üzerine kurulmuştur. (Bu iddianın gerçekleşebileceğine dair hiçbir delil yoktur). Kopyalama ise canlı hücrenin genetik maddesi kullanılarak, o canlının kopyalanmasıdır. Zaten canlı olan bir hücreden yola çıkılır ve biyolojik bir süreç laboratuar ortamına taşınarak yapay yöntemlerle tekrarlanır. Yani ortada evrimin temel iddiası olan "tesadüfi" bir süreç ya da "cansız maddenin canlanması" gibi bir durum hiçbir şekilde söz konusu değildir. Gerçekte kopyalama işlemi evrim için hiçbir delil sağlamaz, ancak evrimi kökünden çürüten bir biyoloji kanununun çok açık bir kanıtıdır. Bu kanun, ünlü bilim adamı Louis Pasteur'ün 19. yüzyılın sonuna doğru ortaya koyduğu "hayat ancak hayattan gelir" prensibidir. Bu açık gerçeğe rağmen kopyalamanın evrime delil gibi gösterilmesi, medya yoluyla yürütülen büyük bir saptırma ve aldatmacadır. Hayatın yalnızca hayattan gelmesi yaratılışın bilimsel ispatı, evrim teorisinin ise açıkça çürütülmesidir. Bu saptırma, aslında evrimcilerin klasik bir yöntemidir. Evrim teorisinin ortaya atılmasından sonra, daha ilk yıllardan başlayarak, teoriyi benimsetmek uğruna çeşitli propaganda yöntemlerinin denendiğini, hatta bazı evrimci bilim adamlarının bilimsel sahtekarlıklar düzenlediklerini biliyoruz. Var olmayan deliller telkin yöntemiyle halka ulaştırılmış ve insanların önemli bir bölümünün bunlara inanması sağlanmıştır. Ancak özellikle son 30 yıl içinde çeşitli bilim dallarındaki ilerlemeler, canlıların ortaya çıkışının tesadüf kavramı ile açıklanmasının imkansız olduğunu göstermiştir. Evrimcilerin bilimsel yanlışları ve taraflı yorumları belgelenmiş ve böylece evrim teorisi bilim sınırları içinde savunulamaz hale getirilmiştir. Bu gerçek ise evrimcilerin bir kısmını farklı arayışlara itmiştir. İşte "canlılığın kopyalanması" hatta yakın geçmişte "tüp bebek" gibi bilimsel gelişmelerin evrime delilmişçesine propagandasının yapılması bu nedenledir. Topluma bilim adına söyleyecek sözü kalmayan evrimcilerin konuyu bilmeyen çevrelerin bilgi eksikliğine sığınarak teoriyi yaşatmaya çalışmaları, yalnızca o teorinin bilimsel yönden acınacak halini gösterir. Diğer tüm bilimsel gelişmeler gibi "kopyalama" da canlılığın yaratılmış olduğuna ışık tutan çok önemli ve aydınlatıcı bir bilimsel gelişmedir.

Kopyalama Hakkında Diğer Yanlış Anlamalar

Kopyalama konusunda insanların içine düştüğü bir diğer yanlış anlama ise kopyalamayı "insan yaratmak" olarak anlamalarıdır. Oysa kopyalamanın böyle bir anlamı kesinlikle yoktur. Kopyalama, zaten var olan canlı bir üreme mekanizmasına, zaten var olan bir genetik bilgiyi eklemekten ibarettir. Bu işlemde ne yeni bir mekanizma, ne de yeni bir genetik bilgi üretilmiş değildir. Var olan bir insanın genetik bilgisi alınmakta, bir annenin rahmine yerleştirilmekte ve annenin doğuracağı yeni çocuğun, genetik bilgisi alınan kişinin "tek yumurta ikizi" olması sağlanmaktadır. Kopyalamanın ne olduğunu bilmeyen pek çok kişi ise bu konuda hayali düşüncelere sahiptir. Örneğin 30 yaşında bir insanın hücresinin alınıp, hemen o gün yine 30 yaşında bir kopyasının üretildiğini zannetmektedirler. Oysa sadece bilim kurgu filmlerinde rastlanabilecek olan böyle bir "kopyalama" yoktur ve mümkün de değildir. Kopyalama aslında bir insanın "tek yumurta ikizi"nin doğal yollarla (yani anne rahminde) hayata getirilmesinden ibarettir. Canlı klonlarında, örneğin Dolly'de, yeni doğan canlı hiçbir zaman orjinaliyle aynı olmamaktadır. Koyunlardan sonra klonlanan domuz ve farelerde de klonlanmış bireylerin orjinallerinde olmayan sağlık sorunlarıyla karşılaştıkları tesbit edilmiştir. Nature dergisinin Mayıs 2001 tarihinde yayınlanan sayısındaki bir bilimsel makalede Dolly'nin kendi yaşıtlarındaki koyunlardan çok daha hızlı yaşlandığı, şu an üç yaşında olmasına rağmen altı yaşındaki koyunlarda gözlenen genetik özelliklere sahip olduğu belirtilmiştir. Ayrıca klonlanan her embriyo da canlı safhasına ulaşamamaktadır. İskoçya'da Roslin Enstitüsü 'nde Dolly'nin üretilmesi sırasında laboratuarda klonlanarak farklı koyunlara aktarılan 29 embriyodan yalnızca birinin gelişimini sürdürdüğü düşünülürse klonlama, birçok canlıda, doğal şartlarda kendiliğinden oluşabilecek bir süreç değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder